Hayatımızın birçok alanında olduğu gibi benim çalıştığım eğitim ve danışmanlık alanında da, “doğru” yöntemi, bilgiyi, hocayı, guruyu, yolu arayış var. Bu arayış son derece doğal ve akılcı görünmekle birlikte bazen bu yöntemler, bilgiler, hocalar, gurular ve onların yolları bizim varlığımızın önüne geçebiliyor. Ancak, kendi hayatımda deneyimlerimle, hislerimle, sezgilerimle doğrulamaya devam ettiğim şey, herkesin kendi yolunun olduğu. Kendi yolumuza, sözümüze, kararlarımıza ve onların sonuçlarına sahip çıktıkça hayatımıza da sahip çıkmış oluyoruz. Bu, dışarıdan aldığımız bilgiyi, desteği reddetmek anlamına gelmiyor. Tam tersine aldığımız bilgiyi, kazandığımız farkındalığı, yürüdüğümüz yolda aldığımız desteği deneyime dönüştürme sorumluluğunu aldıkça özgür yaşama imkanımız oluyor. Yani yolda oluyoruz.

Liber Novus’tan bu konuyla ilgili bir bölümü paylaşmak istiyorum:

(Liber Primus, sayfa 102-103)

“İnanın bana: Size verdiğim ne bir öğreti ne de ders. Neye dayana­rak size öğretebileceğimi düşüneyim? Size bu adamın yoluna dair haber­ler veriyorum, sizin kendi yolunuzun değil. Benim yolum sizin yolunuz değil, o nedenle ben / size öğretemem.  Yol içimizde, tanrılarda değil, öğretilerde ya da yasalarda da değil. Yol, doğruluk ve yaşam içimizde.

Ne acı, örneklere göre yaşayanlara! Yaşam onlarla değil. Bir örneğe göre yaşıyorsanız, o örneğin hayatını yaşıyorsunuz demektir, oysa sizin hayatınızı sizden başka kim yaşayabilir? O zaman kendiniz yaşayın.

Yol göstericiler devrildi, önümüzde aydınlanmamış yollar var. Açgöz­lülük yapıp yabancı tarlaların meyvelerini silip süpürmeyin. Size yararlı ola­cak her şeyi veren bereketli toprağın kendiniz olduğunu bilmiyor musunuz?

Oysa bugün bunu kim biliyor? Ruhun sonrasız verimli diyarlarına gi­den yolu kim biliyor? Yolu basit görünümlere bakarak arıyorsunuz, kitap­ları inceliyor, her türlü fikre kulak kabartıyorsunuz. Bunun ne yararı var?

Yalnızca bir yol var ve bu da sizin yolunuz.

Yolu mu arıyorsunuz? Benim yolumdan uzaklaşmanız için uyarıyo­rum sizi. Bu sizin için yanlış yol da olabilir.

Herkes kendi yoluna gitsin.

Ben sizin için bir kurtarıcı, yasa koyucu, baş öğretmen olmayacağım. Siz artık küçük çocuklar değilsiniz.

Yasalar koymak, işleri düzeltmek, kolaylaştırmak hep yanlış ve kötü sonuçlandı. Herkes kendi yolunu arasın. Yol topluluk içinde karşılıklı sevgiye çıkar. İnsanlar yollarının benzerliğini ve ortaklığını görmek ve lıissetmek için gelecek.

Ortak kabul gören yasalar ve öğretiler insanları yalnızlığa iter ki is­tenmeyen temasların baskısından kaçınabilsinler ama yalnızlık insanı düşmanlaştırır, hainleştirir.

O halde insanlara onur verin ve her birinin ayrı başlamasını sağla­yın ki herkes kendi kardeşliğini bulabilsin ve sevebilsin.

Güç güce karşı durur, kibir kibre, sevgi sevgiye. İnsanlığa onur verin ve yaşamın daha iyi yolu bulacağına güvenin.

Tanrılığın bir gözü kördür, Tanrılığın bir kulağı sağırdır, varlığının düzeni kaosla kesişir. O halde dünyanın topallığına karşı sabırlı olun ve tamamına ermiş güzelliğine aşırı değer vermeyin.”