“Eğer yapabileceğinize inanıyorsanız,
ya da yapamayacağınıza inanıyorsanız,
haklısınız.” – Henry Ford
Türk Dil Kurumu “inanç” sözcüğünün anlamını şöyle açıklıyor:
1. Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma
2. Birine duyulan güven, inanma duygusu
3. İnanılan şey, görüş, öğreti
4. Din
Psikolojik açıdan tanımlamak istersek inançlar, küçüklükten itibaren deneyimlerimizle oluşturduğumuz ya da dışarıdan edinip tekrarla pekiştirdiğimiz görüş, düşünce ve tanımları içeriyor. Neyin doğru ya da yanlış, mümkün ya da imkansız, güvenli ya da güvensiz olduğu gibi kendimizle ve hayatla ilgili bu tanımlamaları, her defasında yeniden düşünmek zorunda kalmamak için bilinçaltı denen yerde depoluyoruz.
Peki, inançlar hayatımızı nasıl etkiliyor?
Bunu bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki A kişisi çocukluğunda yeni şeyler yaptığında ya da hata yaptığındaki aldığı tepkilerle birlikte algısı ayıplanma, yargılanma ya da cezalandırılma olsun. B kişisi ise benzer durumları destek, şefkat ve güven algısıyla deneyimlesin. Bu benzer durumla ilgili A ve B’nin beyinlerinde oluşturdukları kısa yollar (nöral ağlar) bambaşka olacaktır. Sonraki deneyimlerinde de beyinleri otomatik olarak daha önceden oluşmuş bu kısa yolları tercih etme eğiliminde olacağından oluşan bu tanımlar ve inançlar pekişmeye devam edecektir. Öyle ki bir süre sonra A ve B’nin hayatı, insanları ve kendini algısı bile bu kısa yollarla bağlantılı olarak değişmeye başlayacaktır. Yetişkinlik dönemlerinde A ve B’nin önlerine çıkan fırsatları algılamaları da, o fırsatlar için karar almaları da bu kısa yollar tarafından onlar bilinçli olarak neden olduğunu fark etmeksizin etkilenecektir.
Beynimizin enerji ve zaman kazanmak için oluşturduğu ve bilinçaltına attığı bu tanımlar ve inançlar bazen hayatta arzu ettiğimiz yöne doğru bizi desteklerken bazen de sınırlayıcı hatta sabote edici olabilir.
Durum böyleyken ne yapılabilir?
Bilinçaltındaki kısıtlayıcı, engelleyici ya da stres yaratan inanç kalıpları kolayca ve güvenle tespit edilip arzu edilen hedefe hizmet edecek şekilde değiştirilebilir. Evet. Bu PSYCH-K® ile mümkün!
Ben 1992’den bu yana hem danışan hem de danışman olarak çok çeşitli ekol ve yaklaşımla çalışıyorum. Neurolinguistic Programming, Co-Active Coaching, Gestalt, Transaksiyonel Analiz, Logoterapi ve PSYCH-K® gibi yöntemlerin uygulayıcısı olmak için birçok eğitim aldım. Ayrıca kendi ruhsal gelişimim için alanınında uzman danışman ve terapistlerle çalışmaya devam ettim. Eğitimini tamamladığım yöntemleri, kendim ve birlikte çalıştığım danışanlarla uygularken her yöntemin ne kadar güvenli ve etkili olduğunu hep değerlendirdim.
Şimdiye kadarki bilgi ve deneyimimle bu alandaki en etkili çalışma yöntemlerden birinin PSYCH-K® olduğunu kendimde ve birlikte çalıştığım insanlarda gözlemleyebiliyorum. Bu nedenle de gönül rahatlığıyla uygulamaya devam ediyorum.
Dilerseniz siz de daha huzurlu, sağlıklı ve uyumlu bir hayat için kendinize bir şans verebilirsiniz. Çünkü haklısınız. Mümkün!